|
|
|
TELEFON REHBERİ
Bir akıl hastanesinde bir deli öteki deliye:
“Ben bir roman yazdım, al oku, bakalım beğenecek misin?“, demiş ve kendisine kalınca bir kitap vermiş…
Öteki deli, bir hafta boyunca romanı okumuş…
Sonunda arkadaşı deliye: ”Romanın çok ilginç, yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde“, demiş…
Kitabı veren deli: “Al, ikinci cildini de oku“, demiş ve kalınca bir kitap daha vermiş…
Yine aradan bir zaman geçmiş…
Romanın ikinci cildini de alan deli: “Bunu da okudum, gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde“, demiş…
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş ve: ”Verin bakayım o telefon rehberlerini… Ne zaman aldınız bunları?… Ben de kaç gündür onları arıyordum“
---------------------------------------------------------------------------------------
İYİ Kİ KOYMAMIŞIM
3.Boğaz Köprüsünün yapım işini Japon, Amerikan ve Türklerden oluşan bir konsorsiyum almıştır…
Kısa bir sürede köprünün inşaası tamamlanır… Açılış günü gelir çatar…
Açılış merasimi başlar… Tam kurdela kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılır…
Japon: “Gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım…” diyerek harakiri yapar…
Amerikalı: “Gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı…“ diyerek tabancasını çekip intihar eder…
Tüm bunları izleyen Türk müteahhit de derin bir “Oh!” çekerek yanındakilere döner: “İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolurdum.“
---------------------------------------------------------------------------------------
ÜÇ KAFADAR ARABİSTAN'DA
Bir Galatasaray’lı, bir Fenerbahçe’li ve bir Beşiktaş’lı üç kafadar Suudi Arabistan’a giderler… Gezilecek, görülecek yerleri dolaşırlarken yasak olduğunu bilmedikleri bir işten dolayı polisler tarafından yakalanırlar… Önce polis tarafından sorguları yapılır daha sonra mahkemeye çıkarılırlar…
Mahkeme sonuçlanır… verilen karar idamdır…
Çok üzülürler, hemen itiraz ederler…
Yaptıkları itiraz işe yarar, karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir…
Ama o günün bayrama denk geldiğini bilmezler…
Prens Hazretleri bayramı dikkate alarak cezayı kaldırır, onun yerine hepsine 20 kırbaç cezası verir… Bizimkiler buna çok sevinirler…
Prens bu üç kafadarı çok sempatik bulduğu içinde bi de kıyak daha yapar ve herbirine cezalarının hafifletilmesi için birer hak tanır…
Bizimkiler buna yine çok sevinir ve sırayla isteklerini Prens’e iletirler…
İlk önce Beşiktaş’lı istekte bulunur ve: “Sırtıma bir yastık bağlayın” der…
10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez…
Uyanık Fenerbahçeli bunu görünce “Sırtıma iki yastık bağlayın“, der…
Ama o iki yastık da 10 kırbaca dayanamaz…
Sıra Galatasaraylı’ya gelince Prens Hazretleri: “Bak Galatasaray’lı sana acıdım. Süper Ligi kaçırdınız 100’üncü senenizde başarısız oldunuz, hakemlerden çekmediğiniz kalmadı. Bu yüzden sana iki istek hakkı veriyorum“, der…
Galatasaray’lı bunun üzerine hemen birinci isteğini söyler: “O zaman bana 40 kırbaç vurulsun“…
Herkes şaşkına döner…
Prens Hazretleri: “Peki ikinci isteğin nedir?“, diye sorar…
Galatasaray’lı kıs kıs gülerek ”Kırbaçlarken Fenerli’yi de sırtıma bağlayın“, der.
---------------------------------------------------------------------------------------
BORU YETMEDİ
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar.
Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için bir süreliğine ayrılır. Hepsinin dikkati yakınlarındaki soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir.
Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair aralarında bir tartışma başlar.
Kimyacı: “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.”
Fizikçi: “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.”
Jeolog: “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.”
Matematikçi: “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.”
Antropolog: “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.”
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarıda olmasının nedenini sorarlar.
Adam cevap verir: “Boru yetmedi.”
---------------------------------------------------------------------------------------
İTFAİYECİ TEMEL & DURSUN
Temel ile Dursun Almanya’dadır… İtfaiyeci olmuşlardır…
Bir gece, görev yaptıkları yere yakın bir çocuk yurdunda yangın çıkar, ekipler hemen yangın yerine giderler…
Bu ekiplerden birinde Temel ile yakın arkadaşı Dursun da vardır…
Olay yerine vardıklarında yangının çok büyük olduğunu görürler ve ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar… Çok zaman geçmeden Dursun’un aklına bir fikir gelir ve Temel’e seslenir:
-Ula Temel ! Ben yukari çikayrum sen aşağıda dur ben çatıdan uşakları sana atacağum.
Dursun yukarı çıkar ve çocukları teker teker atmaya başlar… Dursun aşağıya bir arap, bir beyaz çocuk atar… Temel de beyazları tutar, arapları bırakır…
Neden sonra Dursun aşağıya bi bakar ki ne görsün, arap çocukların tamamı helak olmuş… Öylece kala kalmış…
Temel de dona kalan Dursun’a seslenmiş:
-Ula Dursun yanmişleri atma vakit kaybedeyruk.
---------------------------------------------------------------------------------------
PENGUENİ NE YAPALIM
Temel ile Dursun bir gün yolda giderken bir penguen bulmuşlar.
Bu pengueni ne yapalım diye düşünürken Temel’in aklına pengueni karakola götürmek gelmiş. Almış karakola götürmüşler karakola ve çıkmışlar komiserin karşısına.
Komisere şöyle sormuşlar:
“Piz pu pengueni yolda pulduk, ama ne yapacağumuzi bilmiyruk sizce ne yapalum komiserim?”
Komiser de bir onlara bir penguene bakmış, biraz düşündükten sonra:
“Hayvanat bahçesine götürün” demiş.
Aradan 1-2 saat geçmiş, komiser arabasıyla giderken yolda Temel’i, Dursun’u ve ortalarındaki pengueni görmüş.
Yanlarında durmuş ve otomobilinin camını açmış, sinirlenerek:
“Ben size bu pengueni hayvanat bahçesine götürün demedim mi?” demiş.
Temel ile Dursun da:
“Hayvanat bahçesine cötürdük, şimdi de sinemaya cötürüyruz” demişler.
---------------------------------------------------------------------------------------
KAÇ KUZU OLDİ?
Bir inşaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal’in seçmesi istenir. Adaylar kalabalıktır.
Bu durumda Cemal sınav yapmaya karar verir.
- Pize 1 kisi lazımdur. Pu nedenle sizu imtihan edeceğum.
Bir ara gözü Temel’e ilişir. Burnundan tanımıştır. Hemşehrisini işe almak ister. Önce Temel’i sınava alır ve sorar.
- Hemşerum söyle baa bakalum.. Sana 3 kuzu verdum, sonra 2 kuzu daha verdum kaç kuzu oldi?
- 6 tane oldi. Cemal biraz bozulur ama çaktırmaz.
- Tabi bu soru biraz zor oldu piraz taha kolayini sorayum.
- Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi ?
- Tört kuzi oldi. Cemal sinirlenir, Ama hemşehrisini de işe almak ister.
- Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti?
- Uç etti. Bunun üzerine Cemal iki tokat çakar ve tekrar sorar.
- Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi?
- İçi tane. Cemal iyice sinirlenir ve Temeli iyice döver.
- Ulan, hemşeru teyup işe almak istedum, sende tam salakmişsun. Ula sağa pir kuzi vermişsem pir kuzin olur anladun mi?
- Olir mi, der Temel.
- Penum evde bir kuzi de kendumin var.
---------------------------------------------------------------------------------------
TEMEL'İN MURAT 124'Ü
Temel, yıllar sonra biriktirdiğiyle elden düşme Murat 124 alır. Arabasıyla memleketine giderken araba arızalanır. Yolun kenarına çeker, motor kapağını açar, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanaşır:
- Hayrola hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine bağlayalım, çekeyim ilk tamirciye kadar.
Temel bu teklife çok sevinir. Ara halatı ile Murat’ı Ferrari’ nin arkasına bağlarlar. Ferrari’ nin sahibi genç uyarır:
- Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektör yap beni uyar!
Temel:
- Tamam!
Yola koyulurlar. Bir süre sonra Ferrari gaza basmaya başlar, 60.80.100… derken, Murat124 arkadan selektör yapar. Ferrari durumu anımsar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari yeniden gaza basar, 70, 80,100… Selektör yeniden anımsatır. Ferrari yavaşlar. Yolda bu şekilde ilerlerken bir Lamborghini Ferrari’ ye yaklaşır:
- Kapışalım mı?
Ferrari yanıtlar:
- Nesine?
- 340 km. ötedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur.
Ferrari hemen onaylar ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220… O arada trafiği denetleyen helikopterdeki görevli polis, genel merkeze bilgi vermektedir:
”Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında!!! 3 araç yarış yapıyor. Ferrari ile Lamborghini saatte 300 km hızla yan yana gidiyorlar, arkadan da Murat 124 onları geçmek için 10 dakikadır selektör yapıp yol istiyor!!“
---------------------------------------------------------------------------------------
NEDEN SIRITIYOR?
Savcı morgdaki üç ceseti incelemek üzere geldi. Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu.
“Milli Piyango’dan büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp krizi geçirdi ve öldü” dediler.
İkinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu:
-Bu neden sırıtıyor?
“Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü” diye açıkladılar.
Üçüncü ceset Temel’in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu. “Bu neden öldü?” diye sordu savcı.
“Efendim, buna yıldırım çarptı” dediler.
-Peki neden sırıtıyordu?
-Fotoğrafı çekiliyor sanmış.
---------------------------------------------------------------------------------------
"DURSUN'UN MEKTUBU"
Bizim Dursun uzakta olan oğluna bir mektup yazar:
Uy sevgili uşagum, Allah’in selami üzerine olsun.
Mektubumu çok yavaş yazayrum, çünkim bilirum ki,okuman zayuftur, çabuk okuyamazsun.
Benden sana sual edersen, Allahuma pin şükür iyiyum, yeni pir iş buldum.
Emrimde 1.500′e yakin adam var, hepside sessuz sedasuz, kendi hallerinde.
Ne iş puldugumu soraysan söyleyeceğum patlama, mezarluk pekçisi oldum.
Geçtigimiz hafta puraya iki tefa yağmur yağdu. Piri pazartesinden perşembeye öbüride perşembeden pazara.
Bacin Emine bir uşak doğuracak, daha erkek midir kiz midir pelli değil, haçan o yüzden sağa dayi mi oldin, teyzemi oldin söyleyemeyrum.
Sağa kötü bir havadisim var Pahriyede askerlik yapan 10 uşağuda kaybettuk.
Pindikleri denizaltu pozulmus, motoru turmus, inmis asağu, denizaltuyu itekleyup, motorunu çaliştirmak istemuşlar.
Temel emicende tükkan açtu, o da 30′a alduğuni 25′e verir, sürümden kazaniyormuş öyle dedu. Bizim köye findukçularun Temel’i muhtar seçtuk, akullu uşakta. Geçen gün hepimizu zelzeleye karşi asi etturdu. Temel hem akillidur, hem de dürüsttür. Geçenlerde bir taksinin şoförü köye varmiş, muhtari ariyor, meğer yolda bir tavuk ezmiş sahibini soraymuş. Muhtar Temel tavuğa pakmiş, ha bu pizden değuldur pizum köyde yassu tavuk yoktir demiş.
Senin küçüğün Ergin çok akullu uşak çikti. Geçen gün tepeye varmiş, elinde bir ip sallayip duriy. Anan uy usağum ne edeysun orada demii. O da heva durumuna bakayrum demiş. Çektum oni akşam karşuma, anlat bakayum su hava turumu işinu dedum.
Anlattu, meğer ip sallaninca havanin rüzgarli olduğuni; ip islanunca da yağmur yağduğuni anlaymiş. Çok akillu uşak vesselam. Sen o yasta böyle akillu değildun.
Senin gönderdiğun resmi alduk, pir yaninda bir Alman herif pir yaninda pir Alman karisi var, ortada da sen. Iyiki resmin arkasina ortadaki penum diye yazmişsun yoksam tanimayacaktuk.
Yaa iste böyle uşagum. Memleçetten sağa pol pol havadis. Yeni havadis olursa yine yazarum. Baki hüdaya emanet ol.
Baban
NOT: Mektupa para koyacaktim, ama geç akluma geldi, zarfi kapatmisum daa…
---------------------------------------------------------------------------------------
ŞARAMPOL
Temel bir şirkette otobüs şoförü olarak çalışıyormuş…
Bir gün otobüsle şarampole yuvarlanıvermiş…
Ama otobüsten tek sağ Temel çıkmış… Ambulansta sormuşlar:
-Kaza nasıl oldu?…Temel:
-Otobüsle cideydum ki iki koyin karsima çiktu, ben de kaza yaptum…
Ambulanstakiler anında çıkışmışlar:
-Lan salak! Koyunları ezseydin de yolcular ölmeseydi!…
Temel doğrularak cevap vermiş:
-Ben de öyle yaptım. Birinci koyinu hakladum, ama ikincisi şarampole kaçtu!
---------------------------------------------------------------------------------------
YAVAŞLA
Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor…
Bakmış bir tabela: “Yavaşla 80 km.“…
Hızını o an 80′e indirmiş Temel…
Az sonra bir tabela daha: “Yavaşla 60 km.” Temel 60′a inmiş…
Merakla giderken yeniden bir tabela: “Yavaşla 40 km.“…
“Yolda çalışma var galiba” deyip 40′a düşürmüş hızını…
Epeyce sonra yine bir tabela: “Yavaşla 15 km.“…
Talimata uyarak 15 km.’ye düşmüş Temel… Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor… Ama meraktan da çatlayacak…
Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş:
Yavaşla’ya Hoşgeldiniz
Nüfus: 2.500
--------------------------------------------------------------------------------
FİZİK DERSİ
Temel, idris ve Dursun fizik dersindeler. Hoca sözlü yapmak için Dursun'u kaldırmış.
- Kalk bakalım Dursun. Sıcak bir günde arabanla gidiyorsun. Sıcak bastırdı. Ne yaparsın?
- Cami açarim, hocam.
Hoca atlamış;
- Hah işte, o camdan giren rüzgarın ivmesi nedir?
Dursun'da yanıt yok tabii. Öylece kalakalmış. Sıfırını almış oturmuş. Bu arada Temel fizikçinin lazlara gıcık olduğunu bildiğinden sıra kendine gelecek diye korkmaya baslamış. Hoca bu kez,
- Sen kalk bakalım, idris. deyince Temel iyice sinmiş. Hoca,
- Söyle bakalım idris. Sıcak birgün ve arabanla gidiyorsun. Sıcak bastırdı. Ne yaparsın?
- Ceketimi cikaririm, hocam.
- Daha sıcak oldu.
- Cami acarim, hocam.
- Hah işte, o camdan giren rüzgarin ivmesi nedir?
İdris de yanıt verememiş ve sıfırı alıp oturmuş. Temel'i iyice bir telaş almış. Hoca Temel'e dönüp,
- Temel, kalk bakalım. Sıcak birgün ve arabanla gidiyorsun. Sıcak bastırdı. Ne yaparsın?
- Ceketimi cikaririm, hocam.
- Daha sıcak oldu.
- Gömleğimi cikaririm, hocam.
- Daha da sıcak oldu.
- Pantolonumu cikaririm, hocam.
- Oğlum çok sıcak oldu.
- Atletimi cikaririm, hocam.
- Oğlum yanıyorsun sıcaktan.
- Donumu cikaririm, hocam.
- Evladım, ter içinde kaldın.
- Herşeyimi cikaririm, hocam.
- Sıcak imanını gevretiyo yahu...
- Hocam, boşuna uğraşmayın açmam o camı...
-----------------------------------------------------------------------------------
PARAŞÜTÇÜ
Temel Nato da havacı olarak askerliğini yapıyormuş. Komutan askerlere paraşütle nasıl atlanacağını öğretmiş.
- "Uçaktan atlayınca birinci ipi çekeceksiniz. Paraşüt açılmaz ise ikinci ipi çekeceksiniz. Yine açılmadı, o zaman Meryem Ana ya dua edeceksiniz."
Temel uçaktan atlar. Birinci ipi çeker paraşüt açılmaz, ikinci ipi çeker yine açılmaz. O sırada yere yavaş yavaş süzülen komutanının yanından geçerken sorar:
- "Komutanim, komutanim.. O karinin adi neydi ?"
---------------------------------------------------------------------------------
İSMİMİZ OKUNSUN
Temel ile Dursun, İstanbul'da minibüsle bir yere gidiyorlarmış...
Şoför "Levent, Fatih, Eyüp" diyormuş.
Dursun sıkılmış ve Temel'e:
"Ula Temel, ne zaman ineceuk?" demiş...
Temel de demiş ki:
"Çatlama ula, ismimuz okunsun ineruk!"...
---------------------------------------------------------------------------------
HAYLİ ENTERASAN
Bir gün bir yavru tavşan ormanda neşeyle yürüyormuş. Derken karşısına tanımadığı bir mahlukat çıkmış.
- Nesin sen diye sormuş,
- Ben katırım. Annem eşşek, babam ise bir attır demiş.
Yavru Tavşan "hmm... hayli enteresan" diyerek yoluna devam etmiş.
Derken yine tanımadığı bir hayvana rastlamış.
- Peki sen nesin?
- Ben bir kurt köpeğiyim. Annem köpek, babam ise kurttur.
Yavru Tavşan yine enteresan diyerek ilerlemis.
Ancak bu sefer karşısına ne idüğü belirsiz bir hayvan daha çıkmış.
- Sen de kimsin?
- Ben bir devekuşuyum, demiş. Bu sefer Yavru Tavşan biraz düşünmüş ve,
- Hadi len ordan !!
-------------------------------------------------------------
Yolunacak Kaz
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil'i kıyafet gezmeye karar vermiş.
Yanına başvezirini alıp yola çıkmış.
Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
Padişah, ihtiyarı selamlamış:
- "Selamünaleyküm ey pir'i fani..."
- "Aleykümselam ey serdar'ı cihan..."
Padişah sormuş:
- "Altılarda ne yaptın?"
- "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."
Padişah gene sormuş:
- "Geceleri kalkmadın mı ?"
- "Kalktık...Lakin, ellere yaradı..."
Padişah gülmüş:
- "Bir kaz göndersem yolar mısın ?"
- "Hem de ciyaklatmadan..."
Padişahla başvezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar.
Padişah başvezire dönmüş:
- "Ne konuştuğumuzu anladın mı?"
- "Hayır padişahım..."
Padişah sinirlenmiş.
"Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."
Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş.
Bakmış adam hala orada çalışıyor:
- "Ne konuştunuz siz padişahla?"
Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:
- "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."
Başvezir, yüz altın vermiş:
- "Sen padişahı, serdar'ı cihan, diye selamladın.
Nereden anladın padişah olduğunu?"
- "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."
Vezir kafasını kaşımış...
- "Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?"
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış:
- "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kiş günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim."
Vezir bir soru daha sormuş:
- "Geceleri kalkmadın mı ne demek?"
Adam bir yüz altın daha almış:
- "Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim."
Vezir gene kafasını sallamış...
- "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."
Adam gülmüş:
- "Onu da sen bul..."
---------------------------------------------
Büyük İkramiye Temel'e çıkınca
Büyük ikramiye çıkan Temeli üç ay sonra bakkal, kasap ve borçlu olduğu diğer esnaf yolda çevirmiş,
- Ula Temel sana ikramiye çıktığı halde üç aydır niye borcunu ödemiyorsun? diye sormuşlar.
- Zencun oldi değiştu demesunlar diye, demiş
---------------------------------------------
Arada R Var
Tabura yeni bir komutan gelmiş ve askerleri toplayarak bir
konuşma yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan
başlamış konuşmaya :
-- Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım
Ahmet, soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada R var. Sakın ola
diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata
istemem !
Askerler dağılmışlar ve herkes "Arada R var, arada R var"
diye içinden ezbere koyulmuş. Komutan ise bu konuda ne kadar hassas
olduğunu göstermek için sağda solda gördüğü askere soruyormuş :
-- Sen
-- Emredin komutanım!
-- Soyadım ne benim ?!
-- Kırç komutanım.
-- Aferin ! İşinin başına !
Komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadını soruyor ancak
kimse şaşırmıyormuş. Temel ise bu konuda çok sancılıymış. Ya bir gün
piyango kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş. Nihayet
bir gün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüş ve Temel'i işaret
ederek
-- Sen ! Soyadım ne benim ?! demiş.
Temel heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş. Yaprak gibi sallanmaya başlamış.
Komutan gayet sinirli :
-- Sana söylüyorum, cevap ver, asabımı bozma !
Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Temel'in başı belaya girecek
hemen fısıldamış :
-- Arada R var, arada R var...
Bunun üzerine Temel rahatlamış ve cevap vermiş :
-- Gört !!!
------------------------------------------------------------
Bayram Kartı
Bir dönem bir genel müdür yardımcılığı yapmış birisi anlatıyor:
- Sene 1965. Bir genel müdürlükte özel kalem müdürü yardımcısıyım.. Bayrama 10 gün var.
Benim müdür hastalandı.. Ben ise işe gireli 2 hafta olmus, olmamış. Genel Müdür bey beni çağırttı:
- Tebrik kartları hazır mı?..
Şaşırdım:
- Anlamadım! Hangi kartlar efendim?
- Aman evladim, Şükrü Bey sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartları şimdiye kadar hazır olmalıydı.. Tüh tüh.. Eyvah...
- Çabuk hemen hazırlayıverin.
- Emredersiniz efendim! dedim. Ancak sabaha kadar 3 bin kartı nasıl yazacağım?
Genel müdür bey, bütün kartları çini mürekkebiyle ve en güzel yazımla yazmamı istedi.
3 bin karttan 2 bin tanesini kendisinden makamca alt'takilere şu sekilde yazacaktım:
"Bayramını kutlar, gözlerinden öperim"
1.000 tanesi de üst makamdakilere olacaktı ve onlarda da şu ifade yer alacaktı:
''Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.''
Sabaha kadar 3 bin kart, düşünebiliyor musunuz?!?..
Ne yapalım? Çaresiz mecburen kolları sıvadım ve başladım öncelikli 2000 karta:
"Bayramını kutlar, gözlerinden öperim",
"Bayramını kutlar, gözlerinden öperim",
"Bayramını kutlar, gözlerinden öperim"
...
1, 5, 10, 18, 28, 58, 108, 188, 558.. Yazıyorum, yazıyorum bitmiyor!.. Nasıl sıkıntı bastı bir bilseniz!... 738, 918..
2,5 paket Samsun'u bu arada bitirmişim. Öyle işkence çekiyorum ki, ekmek parası olmasa bırakıp kaçacağım.
Sıra 2000. karta geldiğinde şafak söküyordu. Ben de bitmişim ama önümde hala yığınla kart duruyor!
Şimdi de 1.000 tane de üst makamlara yazılması gerekenler var. 4. Paket sigarayla birlikte
"Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim"e başladım..
Boyuna yazıyorum, göz kapaklarim iyice ağırlaştı, takoz koysam gene de kapanacak.
209, 529, 689.. Yaz babam yaz.. Ama artık kalemi parmaklarımın arasında tutamaz oldum. Ben kaleme değil, kalem bana hakim:
"Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim."
"Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim."
"Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim."
...
Ve bir müddet sonra gerisini nasıl yazmışım hiç hatırlamıyorum:
"Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken.."
"Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler Niyazi ile beraber ederim.."
“Sizin, niyazi ile eşiniz birlikte bayramınızı sıhhat dilerim, tebrikle beraber.”
"Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca sıhhatle ederim.."
"Önce bayramınızı başarılı eder, sonra eşinizle Niyazi'ye tebrikli günler dilerim.."
"Sizin de eşinizin de Niyazi'nin de bayramını saygıyla eder, sıhhatli tebrik dilerim.."
“Bayramınız niyazi ile sıhhat bulsun, eşiniz ile birlikte tebrik olsun”
"Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi'ye başarılar diler aynı zamanda ederim.."
"Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi'nin gözlerinden öperim.."
"Sizin de, eşinizin de, Niyazi'nin de, bayramini da, tatilini de, gemlisini de, geçmisini de bayramını beklerim.. Saygiyla tebrik ederken.."
"Önce niyazi bayramı tebrik etsin, yok öyle yağma, ben size ve eşinize sıhhat dilerim sonra"
“Bayram günü eşiniz ve niyaziye dikkat edin, size de daha bayram gelebilir.”
“Niyazi bey bayram günü eşiniz ile birlikte sizi sıhhat ile tebrik etsin”
“Tebrik ederim niyaziyi, eşiniz ile birlikte sizin bayram sabahı sıhhatinizi dilemiş”
Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim.. Genel müdür bir-ikisine şöyle bir baktı: "Aferin" dedi.
"Güzel yazmışsın. Hemen postalayın!" Bizde hemen postalandık!..
3 gün sonra da önce bizim genel müdürü, sonra da tahmin ettiğiniz gibi bendenizi postaladılar!..
***
Eveeet, yahu ben bu ara Niyazi'yi merak ettim: Niyazi Nereden çıktı?
.....(Gerçekten Olmuş Bir Olay)
---------------------------------------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|